22 Şubat 2016 Pazartesi

Deniz ve Küçük Denizyıldızı...


Geçtiğimiz Pazar günü Deniz ve Elif'le açılır kapanır kamp sandalyelerimizi, termosta kahvemizi ve Deniz'in portakalını alıp Dalyan sahiline gittik. Biraz serin bir hava olmasına rağmen o kadar dingin ve huzur doluydu ki, şehrin karmaşasından kısa bir süre de olsa kaçmanın verdiği tazelenmeyi hissettik.



Bir ara Deniz oturduğumuz çimenlik alandan sahile inip denize taş atmak istedi. Elif'i kahvesi ve kulaklıktan dinlediği müziği ile başbaşa bırakıp Deniz'le sahile indik. (Halbuki ben sahile indiğimde denizi, martıları ve koşuşan köpeklerin sesini dinlemeyi tercih ederim.) Dümdüz ve billur gibi temiz bir deniz. Hani, mayom olsa atlayacağım, o derece! Taş atarken denizin kenasındaki sette, sarı renkli birşey farkettim. "Yine denize birşeyler atmışlar," diye söylenip alıp çöpe atmak için hamle yaptığımda, bunun 3 kolu kopmuş ve ölmüş bir denizyıldızı olduğunu farkettim.


Denizyıldızı..! O kadar şaşırdım ki..! Deniz yıldızı sadece çok temiz denizlerde olur ve hayatımda yalnızca 4-5 kez denizyıldızına denk gelmişimdir. Halbuki şimdi İstanbul'da, Dalyan'da, 3 bacağı kopmuş da olsa karşımdaydı! Hemen Deniz'i çağırıp ona da gösterdim. Herhalde bir önceki akşam büyük dalgalar denizyıldızını sahile atmış olmalıydı...

Sonra Deniz'le sahil boyunca biraz ilerdeki plaja doğru yürümeye başladık. Yol boyunca onlarca denizyıldızı parçası gördük. Kiminin iki bacağı kopmuş, kimin üç, kimisinden ise geriye sadece tek bacak kalmış. Hiçbiri de kuru değildi, tersine, sanki biraz önce ölmüş gibiydiler.



En sonunda 5 bacaklı, hala canlı bir denizyıldızına denk geldik. Bacaklarının altındaki minik dokungaçlarla umarsızca biryerlere tutunmaya ve yürümeye çalışıyordu. Deniz'le biraz baktık ve hemen minik yıldızı denize fırlattık. Elime fırsat geçti ya, hemen "Küçük Denizyıldızı'nın Hikâyesi"ni anlattım oğluma;
"Adamın biri uzunca bir sahilde yürüyormuş. Kıyıya vurmuş yüzlerce, binlerce denizyıldızı varmış. Adam tek tek denizyıldızlarını eline alıp denize fırlatıyormuş. Arkadaşı demiş ki, "Seninki de iş mi? Binlerce denizyıldızı var burada, senin attığın 3-5 tanesi ne farkedecek ki?" Adam bir denizyıldızı daha almış eline ve olanca gücüyle denize fırlatmış: "Bak, bunun için farketti işte!""
Deniz'in de çok hoşuna gitti hikâye. Biraz sonra bir tane daha gördük ve bu sefer ikimiz tutup fırlattık denize. Bizden mutlusu yoktu artık..! biz de hikâyedeki gibi birer kahramandık..!

Biz böyle etrafta denizyıldızı bakına bakına yürümeye devam ederken ilginç birşey oldu. Martının teki geldi, denize daldı ve gagasında bir denizyıldızı ile çıktı. Sonra sahile götürdü, gagasıyla tık tık yedi ve havalandı. Denizyıldızından geriye artık tek bir bacak kalmıştı.... Denizyıldızlarını kurtaran biz iki kahraman (!) donakalmıştık! 

Deniz çok sinirlendi haliyle: "Niye yedi ki, niye çıkardı ki denizden, çok kızdım martıya şimdi bak! Bir yakalasam, göstereceğim gününü...!"

"Ah be oğlum," dedim, "Doğanın kanunu bu. O da acıkmış ki yiyor. Sen asıl gereksiz yere bu işleri yapanlara sinirlen."

Sahil boyunca yürümeye ve diğer denizyıldızlarını kurtarmaya devam ettik.. 

Çünkü biz ikimiz de birer kahramandık ve öyle davranmalıydık...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder